Yeldeğirmenlerine Grev’le saldırıyoruz

Bursa’da 1910 yılındaki bayan işçilerin direnişinin anlatıldığı “Grev” filminin senaristi ve yönetmeni Metin Yeğin, “Herkesin birbirinin kuyusunu kazdığı bir dünyanın içerisinde dayanışmanın neşesiyle hareket ediyoruz” diyor.

Yeldeğirmenlerine Grev’le saldırıyoruz

Işıl ÇALIŞKAN

Günümüzde iktidarın her anlamıyla değil saydığı “Grev”i dayanışma ile büyütmenin tam zamanı. Belgeselci, yazar Metin Yeğin, “Grev” filmi ile hem içinde bulunduğumuz çağın koşullarına ayrıca de sinema sektörüne bir karşı duruş sergiliyor. Film, 1910 yılının Osmanlı İmparatorluğu’nda, Bursa’da ipek işçiliği yapan kadın işçilerin kötü alıştırma koşullarına karşı gösterdikleri direnişin, bütün dünya ile iç içe geçen kurmaca öyküsünü konu alıyor.

Çekimleri Türkiye ve İspanya’da tamamlan filmin başrollerinde La Casa de Papel dizisinde Lizbon karakterini canlandıran Itziar Ituño Martínez’in yanı sıra Tansel Öngel, Pelin Batu, Orhan Alkaya ve Nihan Aşıcı yer alıyor. Bayan işçilerin yumruğunu kaldırdığı film, vizyonda seyirciyle buluşuyor. “Grev” dayanışmasını Metin Yeğin ile konuştuk.

1910 yılının bayan grevini filme şekil değiştirme düşüncesi nasıl gerçekleşti?
Ben sokakları anlatan belgeseller yapıyorum senelerdir. Yalnızca belgesel çekmiyorum. Yazıyorum da bununla beraber. Ben sahiden Walter Benjamin’in tanımıyla bir anlatıcıyım. Şu Anda kurmacada her anlamda değil farzedilen bir grevi açıklamak istedik. Sinema sektörü olarak, reel hayatta yok sayılan. Böyle bir şey yaşanmamış gibi benzeri. Film çekimi sırasında fabrika sahnesinde asistan oyuncular gelmişti. Onlara “Aranızda emekçi olan elini kaldırsın” dedim. Cümbür Cemaat kaldırdı. “Peki greve katılan var mı?” dedim. Değil. Bu yüzden böyle öyküler var ve bunların anlatılması gerekiyor. Böyle bir konuyu sinema sektörü gibi heybetli sermayenin ihtiyacı olduğu bir biçimde başka türlü kolektif bir örgütlenmeyle izah etmek gerekiyor. O yüzden film birbirine alt zaten. Bertolt Brecht’in dediği gibi ”Nasıl yendiydi Galyalılar’ı Sezar?, E bir aşçı olsun yok muydu yanında?” Biz o aşçının hikâyesini anlatıyoruz gerçekte. Bu yüzden ya bu grevi seyredin veya padişahların filmini seyretmeye devam edin.

Film günümüzde unuttuğumuz bir şeyi daha hatırlatıyor. Umudu…
Hiçbir vakit böyle bir şey olmaz dediğinizde bile oradan bir umut çıkar. Ben dünyadaki isyanları anlattığımda “Yok canım burada böylece bir şey olmaz” diyorlardı. Ondan sonra Gezi yaşandığı zaman dünyanın nasıl aniden değişebileceğini ve matematiksel olarak “Onların şu kadar silahı var, bizim hiçbir şeyimiz değil”a dayanmayan bir değişim yapılabileceğini gösteriyordu. Film de öyle bir şey.

Grev konusuyla içten orantılı olarak film de bir dayanışmanın ürünü olarak ortaya çıkmış. Nasıl bir dayanışma söz
konusuydu?
40 yıl evvelden siyasi hareketlerden sokaklarda birlikte olduğumuz Kanada’da yaşayan bir arkadaşımla yola çıktık. Tanju Sakin. Filmde La Casa De Papel’in Lizbon’u da bizimle dayanışma içindeydi. Ancak şu anda dünyanın en meşhur oyuncularından biri. Bir filmde sağdan sola geçsin 100 bin dolar alır. Tüm oyuncu arkadaşlarımız kolektif ama bunun yanında kamera asistanımız da kolektif olarak dâhil oldu. Kimse para için oynamadı o bambaşka bir şey ama eğer biz bu filmden para kazanırsak başta cümbür cemaat benzer parayı alacak. Lakin tabii ki Orhan Alkaya’nın ardından 30 takvim bir geçmiş var o 2 bölüm alacak. Bunu herkese anlattım bir bir. Zaten filmin buraya geleceği hakkında bile endişeliydi çoğu kişi. Biz gerçekte kocaman bir endüstriye yeldeğirmenine saldırıyoruz. Onların konusu olarak saldırıyoruz. Grev olmayan yok sanılan bir hikâye olarak, parçalayan bir hikâye olarak, yapılış biçimi olarak saldırıyoruz. Herkesin birbirinin kuyusunu kazdığı bir dünyanın içerisinde biz dayanışmanın neşesiyle hareket ediyoruz. Ve çekimlerde de böyleydi. Bir hiyerarşi yoktu. Biz gerilla usulü çalışıyorduk. Daha küçük lakin daha hareketli, arkadaş canlısı ve birbirini tutan şekilde… Bu yanının da filme yansıdığını düşünüyorum. Biz bu dünyada grevin olduğunu hatırlatmaya çalıştık. Bu dünyada yaratan işçilerdir. Elimizi kaldırdığımızda gördüğümüz ve onu sıktığımızda ortaya çıkan yumruk işçilerin simgesidir. Bunu hatırlatmaya çalıştık.

BİZİM DEVLETİMİZ YOK DAYANIŞMAMIZ VAR

Bu karşısında durduğunuz ve direnişin simgesi olarak yer aldığınız sinema sektöründe filmin yer bulgu süreci nasıl gerçekleşti?
Burada bir sürü iyi film kendisine yer bulamıyor natürel lakin burada cast’ın var olması çok önemli, ama onun dışında savaşıyoruz. Bize 100 sinemada çıkacak dendi. Son gün 17 sinemada çıkacağını öğrendik. Bunlardan bir adam başına Ordu Ünye örneğin, İstanbul’da Kadıköy, Bakırköy, Beşiktaş, işçi semtleri Kartal’da yok. Seanslar da gündüz seansı. 11.00 falan örneğin. Kim gidebilir? Sinemada olması da yetmiyor. Tamamlanmış, sinema sektörü çok çekti fakat ancak bizim gibi diğer türlü davranma biçimiyle ırk her yerde sinemaya gelirler. Bunu anlatamadık. #greviseyretmekistiyoruz ve #heryerdegrevolsun gibi hashtag’ler başladı. Bu sefer grev seyircisini, seyircisi grevini örgütlemeye başladı. Dağıtımcıyla kavga dövüş ilerliyoruz. Nerede 20 seyirci varsa orada seans açtırmaya çalışıyoruz. Bingöl’de Adıyaman’da, Edremit’te Afyon’da, Konya’da… Türkiye’nin her yerine gidiyor film. Kapalı sinemaları açmak istiyorlar. Ve bunu da kültür merkezleri gibi bana tarafından kendimizi içine hapsettiğimiz alanlarda değil, özellikle bu sinema piyasasının içine girmeye çalışıyoruz. Biz koçboynuzumuz grev ile beraber arkadaşlarımızın dayanışması, kolektif örgütlenmeleriyle beraber bu piyasanın içine girip bu ülkede işçi filmi, isyan filmi yapılır ve bunun da izlenir olduğunu göstermeye çalışıyoruz. Bu çaba sadece Grev için yok sonraki yarı filmlerin kendine bölge bulabilmesi için bununla birlikte. Birileri filmin devamında öbür filmler yapabilme şansımızın olmasını ya da biz de varız seslenmek istiyorlarsa askıda bilet de alabilirler. Kültür Bakanlığı, “Mehmet Akif” filmine bir milyon bilet almış, bizim devletimiz değil. Lakin bizim de bir dayanışmamız olduğunu düşünüyorum.

yeldegirmenlerine-grev-le-saldiriyoruz-941568-1.

Kadın grevini anlattığınız bu filmde bayan ruhunu yansıttığınızı düşünüyorum. Bir erkek olarak kadın direnişini uymak sizin için nasıl bir tecrübeydi?
Fazla teşekkürler. Bu benim için güzel bir iltifat. Bu erkeksi dünyada bayan gibi düşünmek daha doğrusu Türkçe’de kendisini tanımlayan erkten, iktidardan egemen düşünce yapmaya kastetmek beni çok sevindirir. Kadın gibi düşünmeyi iktidarsız dikkate almak olarak tanımlamaya çalışıyorum. Bir taraftan iktidarın yoğun bir şekilde merkezileşmesi fakat aynı anda zerreler haline dönüşerek iktidarımızı kendi kafalarımızda yapı etmemiz ve buna karşısında da bayan bu ezilmiş halinden diğer bir duruma geçebilme mücadelesini koyuyor. Bu yüzden de manâlı. Film bu yüzden bir emekçi filmi olduğundan fazla daha artı bir kadın filmi olduğunu düşünüyorum.

MÜCADELENİN DEVAMI VAR

“Devamı gelecek” ibaresi vardı filmin sonunda. Benzer konu üzerinden mi ilerleyeceksiniz yoksa devrimci mücadeleler üzerinden mi?
tamamiyle böyle bir şüphe uyandırmaktı amacım sahiden. Birincisi mücadele devam edecek sloganı. İkincisi de filme devam edeceğiz. Çünkü bana kadar İspanya Devrimi dünyada fazla önemli bir şey. Daha eksik görünen fazla bakılmayan bir hikâye ama İspanya Devrimi’nde eğer devrimciler kazansaydı sosyalistler, komünistler, anarşistler kazansaydı İkinci Dünya Savaşı bile olmayacak başka türlü dönüşecekti. Dünya olur ya de diğer bir hal alacaktı gibi geliyor. Manâlı simgesel bir nokta, bu yüzden onu da vurgulayıp devam edeceğiz. Bundan daha sonra fazla muhtemel kadınların erkekleri öldürdüğü bir film yapacağız. Yine dünyadaki meşhur oyuncularımızla birlikte çalışacağız.

***

Dayanışma büyüyor

Ülkenin dört bir yanında Grev dayanışması büyüyor. Filmin seansları şöyle:

•İstanbul: Cinetech Mall of İst-19.00

•İstanbul Mecidiyeköy: Cintech Torun Center–13.15/15.45

•Beyoğlu: Cine Majestik–19.30

•İstanbul Esenyurt: Prestige Centre–20.00

•Bodrum: Cinemarine–11.00

•Bursa: Cinetech Zafer Plaza–19.00

•Diyarbakır: Ceylan Sineması–19.00

•Edirne: Erasta Cinemarine–11.00/21.00

•İskenderun: PRIMALL-Prestige–18.30

•İzmir: Karaca-14.15

•İzmit: Symbol AVM–11.00

•Datça: Muğla Sineması–20.30

•Söke: Novada Cinemarine–20.00

•Ankara: Sihirsel Fener–14.30/17.00/19.30

•Van: Cinemaximum Van AVM–14.00

•Konya: KENT PLAZA Cinemaximum

Yorum yapın

SMM Panel PDF Kitap indir