FERAY AYTEKİN AYDOĞAN
2021.11.07 08:45
Kamusal, laik ve bilimsel eğitim hakkından bütün çocukların eşit, bedava ve ayrımsız yararlandığı günlere açlık böylece enerjik ama…
1-3 Aralık’ta 20. Ulusal Eğitim Şura’sı gerçekleştirilecek.
7 yıl daha sonra niçin şura yapılıyor?
Niçin alelacele 2, 5 ay gibi bir zaman içerisinde gerçekleştiriliyor?
Salgın süresinde gelişen ve aralıksız bütün sorunlara ve eşitsizliklere karşın niçin “Salgın ve Eğitim” başlığı Şura’da gündem deha olmuyor?
Son Şura’dan bugüne geçen 7 yıl ve son 20 yıldır eğitim alanında yaşadıklarımızla mükemmel biliyoruz ki; siyasi iktidarın tek amacı bir kere daha kendi ajandasını yaşama vermek…
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ve Milli Eğitim Bakanı’nın son açıklamaları; 2021 yılı Kurumsal Mali Koşul ve Beklentiler Raporu’nun eğitim hizmetine yönelik planlanan faaliyetlerin 3. maddesinde “4-6 yaş grubu Kuran kurslarının zorunlu eğitimden sayılmasına yönelik MEB ve ilgili akademisyenlerle görüşme gerçekleştirilecektir “ ifadelerinin yer alması Şura’nın gündeminin bu meseleye odaklanacağının kanıtı…
Diyanet’in bütün açıklamalarında temel aksan da fazla tanıdık: “Tercih.”
Zorunlu değil. “Seçim” eden velilerin çocuklarının gerekli olarak düşünülen mektep öncesi eğitimi almış kabul edilmeleri…
Kamusal, bilimsel eğitim hakkının bir “seçim” yok, esas bir adalet olduğunun gerçekliğini reddetmenin ideolojik duruşu…
Tercih adı altında 20 yıldır milyonlarca çocuğumuzun yaşamları karartıldı.
2007 sonunda Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül döneminde Anayasa değişikliği sonrasında AYM ve Danıştay’da kadrolaşmayı hayata geçiren siyasi iktidar, gerici ve piyasacı dönüşümleri yasal bir zemine oturtarak adım adım, sürekli bir şekilde gerçekleştirdi.
652 saylı KHK ile Din Öğretimi Genel Müdürlüğü hukuken ve sahiden özerk hale getirildi. 653 sayılı KHK ile Kuran kurslarına başlangıç yaşında hudut kaldırıldı. 2021 yılında “kindar-dindar” gençlik çağrısıyla 4+4+4 yasası çıkarıldı.
“Tercih” adı aşağı mahallelerdeki tek ortaokul, tek lise imam hatibe dönüştürüldü. Çocuklarımız imam hatip okullarına zorunlu bırakıldı.
“Seçim” adı aşağıda seçmeli din dersleri gerçekte gerekli hale getirildi.
“Tercih” adı aşağıda sınav sistemi değişiklikleri ile istedikleri okullara yerleşemeyen çocuklarımıza tek seçenek olarak imam konuşmacı okulları ve açık liseler dayatıldı.
“Tercih” adı aşağı giysi yönetmeliği değiştirilerek, 9 yaşından itibaren kız çocuklarının bedenleri kapatıldı.
“Tercih” adı altında ortaöğretim yönetmeliği değiştirilerek çocuk yaşta evliliklerin önü açıldı.
“Tercih” adı aşağı okullar TÜRGEV’lerle, TÜGVA’larla, ENSAR’larla kuşatıldı.
19. Milli Eğitim Şura’sı, değerler eğitiminin temel referans olarak gösterilmesi sonrası müfredatın değişiminden öğretim programlarının içeriğine, dini yapılarla gerçekleştirilen protokol ve iş birliklerinden okullaşma politikasına eğitimdeki gerici adımların hızlandırılmasının esas aracı oldu.
Derhal de Şura yoluyla seçim adı aşağı 4-6 yaş arasındaki çocuklarımızın kamusal, laik, bilimsel eğitim hakkı ellerinden alınıyor, Kuran kurslarına gitmeleri zorunlu ayla getiriliyor.
Geçtiğimiz sene sosyal medyada #10YearChallenge paylaşımları haftalarca gündem oldu. Bu paylaşımlar memleketin çocuklarına yaşatılan karanlığın, aynı zamanda memlekette yaşanılan değişimin manâlı bir gerçeğiydi. Kadınlar yaşadıklarını özgürleşme serüveni olarak açıklama ederek kendi hikayelerini paylaştılar. Yaşadıklarını paylaşan Emine, acilen bir kere daha çocuklarımıza yaşatılmak isteneni, çocukluğunu paylaşıyordu: “Ben 4 yaşında iken camiye Kuran öğrenmek için gönderildim. Bu her yaz devam etti. 7 yaşıma bastığım yaz, babam başımdaki örtüyü göstererek, ‘Bu bir daha çıkmayacak’ diyordu.”
Emine’lerin özlemi, arayışı milyonlarca çocuğun özlemi, arayışı artık…