Vakit bundan böyle hep bağbozumlarını gösteriyor. Bağların tekrar tekrar bozulduğu çağdayız. Bir bağlamın içine resmileşmiş, mevcut bağlara eklenerek toplumsal kasıt ve kişiliğini inşa etmiş olanların, bağlamın bozulmasıyla birlikte kimliksiz hiç kimseler olarak yeryüzüne çil yavrusu gibi dağıldıkları zamanlar. Bağbozumu sözcüğü artık bize üzüm bağlarının bozulduğu bayramlık zamanlarını hatırlatmıyor, aksine bir afet tablosu içindeyiz. Birbirine bağlanmanın ve bağlanarak bir bağlam oluşturmanın hayatta kalmak için ne denli kayda değer olduğunu cümbür cemaat bilir. Bağlam, insanın ilişkilerini, dolayısıyla kendini ürettiği bir somut ortam da olabilir, hayatını anlamlı kılacak zihinsel bir ortam da. Her ikisi de birbirini besler ve birbirlerini üretir. Ve cümbür cemaat tekrar bilir fakat bir bağlam baskı yapı edilir ve yıkımı da bir pek kolaydır. Dikkatle kurduğunuz ya da dâhil olduğunuz bir dost bağlamı, düşüncesiz bir davranışla, bir sözle kolaylıkla yıkılabilir. Ve yine binlerce yılda, yeryüzü unsurlarının birlikte dokudukları doğal bir bağlam, kapitalistlerin paraya endeksli eylemleriyle darmadağın edilebilir. Savaşlarla, ekolojik yıkımlarla bağlamların yerinden edildiği ve bağlamından koparılmış bedenlerin para akışlarıyla sürüklendiği felaket çağındayız. Kurumuş dere yataklarına yerleşmiş olanların, doğal facia dedikleri su taşkınlarıyla yerinden edilmelerine, para taşkınlarıyla yerinden edilmeler eşlik ediyor. Bağbozumları sürat kesmeden devam ediyor.
***
Böylesi bir yıkım çağında her zaman birlikte yatay bağlar kurabilmek ve iktidarların bağlarını bozduğumuz hasat şenliklerinde hep beraber şarabi eşkıyalara dönüşebilmek artık hayallerimizi süslüyor. Bağlam, bir dokumadır, ilişki iplikleriyle dokunmuş bir dokuma ürünü. Batı dillerindeki karşılığı ‘context’, doğrudan tekstile, dokumaya gönderme yapıyor. Latince, ‘con’(birlikte) ve ‘texere’(dokumak) sözcüklerinden müteşekkil ‘contextus’, birlikle dokunmuş çağrıda bulunmak. Ve canlı cansız her varlık çok sayıda liften oluşmuş bir ipliktir ve birlikte birbirlerini dokuyarak kendi bağlamlarını buluş etmişlerdir. Doğada sayısız bağlam vardır; varlıkların yerleştikleri ortama ve aralarında dokudukları ilişkilere göre değişim gösterirler. Ve fazla değişik doğal bağlamlara resmileşmiş insan topluluklarının kültürleri de tekrar bağlamlarıyla birlikte çeşitlenir ve farklılaşır. Yeryüzünün bağlamlarından koparılmış ve suni bir bağlama yerleştirilmiş insan topluluklarının kültürleri ise birbirlerine aşırı benziyor. Bağlam değiştirdiğinizi düşünüp dünyanın herhangi bir coğrafyasındaki bir AVM’yi ziyaret ettiğinizde bağlamın değişmediğini ayrım etmişsinizdir. Bağlamın iplikleri paranın akışlarıyla dokunduğundan beri her yerin kumaşı birbirine benziyor. Ve insan denilen kumaş da bundan böyle para akışlarıyla dokunuyor. Hasat şenliklerini unutun, artık para şenlikleri düzenleniyor.
***
Para şenlikleri, bağlamların yapı edilir edilmez yıkıldığı ve insanın paranın açık havada diğer hiçbir şeye tutunamadığı şenliklerdir. Dolayısıyla her yer festival mekânıdır. Kadim karnavallarda olduğu gibi, mevcut hiyerarşiler alaşağı edilir, her şey değerini yitirebilir ama bedel yitirmeyen tek şey paradır. Bir para birimi bedel yitirse, bir diğeri vardır. İnsanı yere, yeryüzüne bağlayan bağların çabucak yıkıldığı ve para akışlarıyla yapay bağlamların yaratıldığı yıkım çağında paranın haricen her şeyden vazgeçilebilir, paradan katiyen. Suni bağlamlar yıkılıp her tarafta kurulurken insan denilen yaşam biçiminden geriye doğru, paranın biçimlendirdiği filigranlı bir form kalmıştır. Bu formun dokusunda paranın filigranları vardır. Ve bir insanın sahte olup olmadığı iyi anlamak için ışığa tutup bakmanız gerekir. Yeryüzünün lifleriyle dokunmuş, filigransız bedenler insandan sayılmıyor.
Her tümce bir bağlamdır ve sözcüklerin anlamları içlerine yerleştikleri cümleler göre belirlenir. İnsan, paralı cümlelerin içine hapsolmuş, anlamını bundan böyle para akışları belirliyor. Ama bir zamanlar insanın anlamını içine yerleştiği yeryüzü belirliyordu ve yeryüzünde hareket ettikçe bağlamı da, anlamı da değişiyordu. Artık bağlam değişmiyor; ne düşünürse düşünsün, nasıl eylerse eylesin, dokusu ve anlamı para taşkınlarıyla biçimleniyor. İnsan bundan böyle yeryüzünde yaşamıyor, kambiyo işlemine dönüşmüştür.